Durkheim sosyolojisi Türkiye'de yalınkat bir biçimde alımlanmıştır ve bunun ülkenin politik tarihine özgü temel sebebi, onun Cumhuriyet'in kuruluş momentindeki iktidar tekniklerinin teorik yakıtına indirgenmek ve homojenleştirici bir modernist milliyetçilik gövdesine yapıştırılmak suretiyle arkaik bir pozitivizm / anti-pozitivizm anlatısına hapsedilmiş olmasıdır. Durkheim'ı belirli etiketlere ('pozitivist', 'organizmacı', 'ahlâkçı', 'düzen teorisyeni', 'yapısal-işlevselci' vb.) kapatan, sosyoloji tarihine özgü pedagojik tasniflerin çarpıtıcı mantığı da bu etkiyi arttırdı hiç kuşkusuz. Oysa Durkheim sosyolojisi yeterince gün yüzü görmemiş pek çok gerilim ve vukufu bünyesinde barındırmaktaydı.
Elinizdeki çalışmayı Durkheim'a dönük Türkiye'deki bu kavrayışı aşındırmaya ve öz-düşünümsel bir yeniden okumanın yolunu açmaya dönük bir girişim olarak görmek mümkün. Derlemenin içerdiği yazılar, hep birlikte, alternatif bir Durkheim imgesi sunuyor bizlere. Durkheim üzerine yeniden düşünmek, bir yanıyla, sosyoloji üzerine yeniden düşünmek anlamına geliyor bu noktada. Öte yandan, Durkheim'ı kendi eserlerinden ve uygun bağlamlandırmalar içerisinde okumaya başladığınız an üzerine giydirilen gömleklerin hızla yırtılıp atıldığını hayretle fark ediyorsunuz. Dolayısıyla, bu çalışma bir yanıyla da Durkheim'ı ikincil kaynaklardan değil de bizzat kendi eserlerinden okumaya bir teşvik, bir davet olarak görülmelidir.