Mustafa'nın şehirde, küçük bir apartman dairesinde başlayıp, kasabada, bir dağın yamacında biten gerçekle gerçek dışının birbirine karıştığı bu kısa yolculuğu; çocukluk arkadaşı Ahmet'in herkesçe unutulmuş, yıllar önce ortalıktan kaybolan genç bir adamın hikayesini anlatmasıyla başlar.
Mustafa bu kısa yolculukta kimlerle tanışır, kimlere kucak açar, kimlere sırt çevirir. Tüm bu yolculuk boyunca olup biten her şey zaman mefhumu etrafında dönüp duran kılık değiştirmiş tanıdık bir gerçekler midir, yoksa kuşkuyla beslenen, etrafındaki her şeyi fazlasıyla önemseme hastalığından kurtulamamış bir hayal gücünün ürünü mü?