Endülüs'ün ilk mütefekkiri, ilk İslam filozofu ve sufisi hiç şüphesiz İbn Meserre'dir. İbn Meserre, doğu ziyaretlerinin dışında, hayatının önemli bir bölümünü kendi öğrencileriyle birlikte, Kurtuba Sierra'da ki zaviyesinde geçirmiştir. Bu zaviyede Endülüs'ün tasavvuf ve zühd hayatının ilk örnekleri yaşanmış olsa da, İbn Meserre'nin asıl amacı, İslâm Felesefesinin temel meselelerinden din-felsefe veya akıl-vahiy arasında ki uzlaşmayı temellendirmek olmuştur. İbn Meserre kendi düşüncelerini, Meşşai filozofların sistemlerine benzer bir şekilde, Platoncu, Aristocu ve Yeni-Platoncu felsefelerden de faydalanarak, onların fizik ve metafizik argümanları üzerine, Kur'anî kavramlarla mezcederek temellendirmiştir.
Şöhreti batıdan başlayıp doğuya kadar uzanan İbn Meserre'nin mistik felsefesinin Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan düşünürleri etkilediği inkâr edilemez. İbn Meserre'nin düşüncelerinden etkilenen şahsiyetler arasında İbn Berrecan, İbn Hazm, İbn Arif, İbn Kasî, İbn Rüşd, İbn Arabî, İbn Tufeyl gibi Müslüman düşünürler ile Mûsâ İbn Ezra, Yûsuf İbn Sıddik el-Kurtubî, İsmâ'il İbn Tibbon, İbn Gabirol, Wulf, Gundisalvi, Duns Scotus, Roger Bacon, Raymond Lull gibi Yahudi ve Hıristiyan düşünürler yer almaktadır. Felsefî sistemi, kompleks bir geleneğin toplamı gibi gözükse de sadece basit, eklektik bir düşünür olmaktan uzak olarak İbn Meserre, bütün sistemlerdeki felsefî unsurları orijinal, aynı zamanda birtakım yeni unsurlarla birleştirmektedir. İbn Meserre'nin ilham aldığı bu yeni unsurların kaynağı, İslam dininin yegâne kaynağı Kur'an'dır. İşte bu nedenle, bütün felsefi sistemlerden yararlanması, düşünceleri bir araya getirmesinden ve birçok düşüncenin ilk mimarı olmasından dolayı İbn Meserre, sistemlerin filozofu ve ilklerin filozofu olarak İslam düşünce tarihindeki yerini almıştır.