18. Yüzyıl İngiliz mistik şairi William Blake'in ilüstrasyonlarıyla süslenen bu önemli kitap, Er-Tarih'e Karşı Leviathan'a Karşı adıyla 2006'da Kaos Yayınları'ndan çıkmıştı. Bir süredir baskısı tükenen kitabın şimdi 2.baskısı yapıldı.
Tarih neyi anlatır?
Hiç şüphesiz, Sümer'den önceki "dünyanın ruhu"na, Spiritus Mundi'ye karşı bugün adına erk dediğimiz heyulayı, yani uygarlığın ta kendisi olan leviathan canavarının serüvenini anlatır.
Tarih denen hikâye, küre-i arz üzerindeki ormanların, göletlerin, sonsuz ovaların henüz çorak kraterlere dönüşmediği zamanları, Sümer öncesi "varlık toplumu"nu adeta yok sayar. İnsanoğlunun hüküm sürmediği bir hayat onun için hükümsüzdür çünkü. Neyse ki epeydir bu hikâyeyi tersyüz eden pek çok veri, gözlem ve bulgu gerçeğin başka boyutlarını ortaya çıkardı.
Tarihi Sümer'de başlatan kronolojik anlayış, Sümer'in ötesinde eşitliğe ve uyuma dayalı yabandan, istikrarlı "doğa durumu"dan söz etmez. Sümer'in yanı sıra bile varlığını sürdüren ötekiler, sapkınlar, isyancılar, kaçkınlar da olmuştur. İşte onların hikâyesini, 68 kuşağının renkli simalarından Amerikalı anarşist Fredy Perlman bize anlatır.
Fredy Perlman'ın belki de en önemli eseri olan Er-Tarih'e Karşı, Leviathan'a Karşı adlı bu çalışması, insan topluluklarının ve onların Batı'daki uygarlık Mega-makinesine karşı türlü türlü direnişinin hikâyesidir. Kitabın yaklaşık yarısı dünyadaki en son dinî uygarlık olan İslâm da dahil olmak üzere Mezopotamya bölgesinin özgün uygarlıklarını ele alıyor.
Bu son derece çarpıcı, tarihsel bakımdan doğru olduğu kadar lirik ve tutku dolu da olan eserin geri kalanında ise sapkınların, hayalperestlerin, yerli direnişçilerin ve diğer isyancıların mücadeleleri aktarılarak günümüz gerçekliğine varılıyor.
Er-Tarih'e Karşı, uygarlığın ta kendisi olan Leviathan'la çağlardan beri kaçınılmaz bir mücadele içerisinde yaşamın özerkliğini ve neşesini korumaya çalışan zeklerin –tüm biz avamın, mahpusların, zorunlu emekçilerin– panoramasıdır.