Toplumların tarihine, uygarlıkların yükseliş ve çöküşlerine, düşünsel yapıların toplumlar için yeri ve önemine bakıldığında, karşılaşılan hemen her şeyin, erdem adı verilen etkinlikle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişki içinde olduğu görülür. Toplumların gelişiminde ve bu toplumsal yapıların kurumsal olarak gelişip ortaya çıkmalarında, insanın yapıp-etmeleri ve düşünmesi sonucunda geliştirmiş olduğu erdemlerin payı bu anlamda oldukça fazladır. Bu payın çoğalması, genellikle toplumları ahlaksal ve düşünsel olarak ileriye; azalması ise, toplumları geriye ve hatta çöküşe götürmektedir. Bu anlamda erdemlerin mevcudiyetinin sürekliliği, istikrarı ve tarihsel değişimlere adaptasyonu sadece ahlaki, teorik, sosyolojik ve antropolojik bir mesele değil, ama aynı zamanda çok daha derin bir şekilde varoluşsal ve yaşamsal bir meseledir de. Bu anlamda belli erdem normlarına sahip olmak toplumlara sadece kimlik ve karakter kazandırmaz ama aynı zamanda tarihsel bir köken, varoluşsal bir geçmiş ve hafıza da kazandırır. Erdem kodları sayesinde, her yeni nesil, ne kadar radikal ve ekstrem bir değişim, başkalaşım geçirmiş olursa olsun, bir önceki nesil ile bağlanır ve kelimenin negatif anlamında sahipsiz olmaktan, kökensiz olmaktan, yersiz-yurtsuz olmaktan kurtulur. Erdemlerin buradaki kritik rolü, aynı zamanda nesiller arası bu ilişkiselliğin nesiller tarafından benimsenmesi ve özümsenmesini de kolaylaştıran temel kültürel etmenler olmasıdır. Toplumun toplumsallığı, erdemler sayesinde var olur.
Erdem konusunu, bu açıdan, felsefece ve felsefe tarihi içerisinde göstermek onun güncel ile bağlantısını kavramsal çerçeve oluşturmak temel bir ihtiyaçtır. Erdem Üzerine Tartışmalar bu konuyu tartışıyor: Müslim Akdemir, Tuğçe Arslan, Hasan Aydın, Ender Büyüközkara, Lokman Çilingir, Tufan Çötök, Elif Ergun, Taşkın Erol, Doğan Göçmen, Mustafa Günay, Abrim Gürgen, Milay Köktürk, Hakan Poyraz, Buket Korkut Raptis, Hüseyin Gazi Topdemir, Aslı Yazıcı, Sedat Yazıcı, Erdal Yıldız, Mustafa Yıldız ve Engin Yurt'un kaleminden.