Şiiri bir yönüyle yaşanmışlıkların sade ve adil bir tanığı olarak da tanımlayabiliriz. Bu yüzden olsa gerek, az ve öz konuşur o. Kimi zaman keskin bir bıçağın sırtındaymış gibi meramını çığlık çığlığa dillendirse de, estetik edasından asla vazgeçmez. Sözünü söyler ve susar. Sesinin çağlarca yankılanacağını iyi bilir. Yazın türleri arasında onu ayrıcalıklı kılan özelliklerinden biri de bu değil mi zaten?
Elinizdeki kitapta yer alan şiirlerin çoğu muktedirlerin marifetiyle Türkiye'nin karanlıklara boğulmak istendiği, düş kurmanın yasaklandığı 'Alıcıkuşların güvercin sürüsüne ölümcül dalışlar yaptığı' ama asil direnişlerin de sergilendiği 12 Eylül sonrasının cuntalı yıllarında kaleme alınmıştır.
Yurduşen Tuna genç ve asi bir devrimci olarak bu yılları cuntanın hapishanelerinde geçirmiş, olup bitenlere doğrudan tanıklık etmiştir. Şiirlerinde belirgin olarak göze çarpan devrimci duruş, adil ve özgür bir dünya arayışı, sorgulamalar, düşlemeler, özlemler, hüzünler önemli ölçüde bu yılların pratiklerinden beslenmiştir.
...
"şimdi gece yakındır
ay ışıldar bulutlar arasından
az biraz huysuzlanır
yakamozlar tutunur kirpiklerine
saçlarını savurur deli rüzgâr
gözlerin dokunur gözlerime"
...