Sercan Ceylan'ın "Kız Kardeş Masalı" adlı öyküsünün anlatıcısı, "ama efendim, hanımefendi, abi, abla, teyze, yenge, amca, kardeşim, dostum, … Bakın ne anlatılacak burada, bakın bakın bakın… Bilir miydiniz böyle gecelerin asıl derdi sığamamaktır dünyaya" diye söylenir.
Eşikte ve Eksik'te toplanan öykülerin hatta bana kalırsa bütün öykülerin dayandığı insanlık durumu "şu dünyaya sığamamaktır". Öykülerde çocukların, erişkinlerin, âşıkların, kendi içindeki genişliklerinin, kalabalıklarının darlığına çarpması bu yüzden. Cari hayatın, sanatın, edebiyatın, felsefelerin ve ideolojilerin şifa olamadığı hüzünler, aşklar, yaralar ve kusurlar bu yüzden… Kişilerin modern dünyanın korku ve kaygılarıyla çatışırken hep kendileriyle sınandıkları bir hesaplaşmaya girmeleri de bu yüzden.
Ceylan'ın öykülerinde gündelik ve sıradan gibi görünen olay parçaları puslu bir arka planda bir insanlık durumuna denk düşerler. Öykülerde basit ama oldukça sembolik bir anlatım, birbirine sarılan ve bazen de birbirinin içinde yok olan kurgu parçaları ile postmodern sularda yüzen bir anlatım birlikte ilerliyor. Bu ilk kitapta insanı anlatma çabasıyla anlatma oyunlarının birlikte görünmesi de dikkat çekiyor. Buna yazarın sesi ve biçimi birlikte bulma çabası da diyebiliriz. Belki bu yüzden Homeros'tan, Shakespeare'den, Marquez'den, Kafka'dan, Faulkner'den, William Blake'den gelen izler var metinlerde. Arayanlar, Attila İlhan, İsmet Özel, Turgut Uyar gibi şairlerin sesini de bulabilirler.