Eski toplumlarda daha çok falcı ya da kâhin gibi mistik güçleri olduğuna inanılan kişilerin aracılığıyla sözlü olarak uygulanan fal türleri, zamanla kişinin falcıya dahi ihtiyaç duymadan kendi başına yazılı metinlerden fal tutmasını mümkün kılan kitabi türlere doğru bir yönelişe geçmiştir. Bu yöneliş "falnâme" denilen eserleri ortaya çıkarmıştır.
Bu çalışma da eski bir Falnâme metnine dayanmaktadır. Yazılış tarihi ve kim tarafından Farsçadan Türkçeye tercüme edildiği belirlenememişse de eserin dil özellikleri ve yazmanın kağıtlarında bulunan filigranlar, Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait olduğu noktasında bize ipuçları sunmaktadır. Böylelikle falnâmeler üzerine yapılmış diğer çalışmaların Osmanlı döneminden kaldığı bilgisinden yola çıkarak bu falnamenin günümüze ulaşmış, Anadolu coğrafyasında yazılan en eski falnâme özelliği taşıdığını söyleyebiliriz.
Nesir türünde kaleme alınmış bu falnâmenin remil falı yöntemine göre uygulandığı anlaşılmaktadır. Yazarının verdiği bilgilere göre fal tutacak kişi tarafından üç satır olacak şekilde rastgele konulan noktalar daha sonra sekiz gezegen (yahut on iki burç sayısı kadar) bölümlenmeli, geriye kalan sayı kadar sayfa çevrilmeli ve bir o kadar da satır inilmeli... Gelinen satır fal tutanın niyeti ile ilgilidir...
Falnâme, yazıldığı dönemdeki insanların gelecekle ilgili endişeleri, ne tür bilgileri öğrenmek istedikleri yönünde sosyolojik bulgular da içermesi bakımından ilgi çekicidir. Ayrıca sözcük seçimi, cümle kuruluşları da fal metninin kendine özgü bir üsluba sahip olduğunu göstermektedir...