Ağırlıklı olarak 10. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar sūtra geleneği temelinde ilerleyen Budist edebiyat, Uygurların Moğollara iltihakıyla yeni bir Budist akımla karşılaşmıştır. Moğol hükümdarı Kubilay Han'ın Tibet Budizmi'ni benimsemesiyle Uygurlar, Tantracı gelenekle tanışmış, Mahāyāna mezhebinden gelişen Ezoterik sistem doğrultusunda eserler ortaya koymuştur. Literatürde Tantrik Budizm, Ezoterik Budizm ve Gizli Budizm adlandırmalarına sahip Tibet Budizmi genel olarak ritüeller, ellerle yapılan sembolik hareketler (mudrālar), maṇḍala ve mantralarla Buddha aydınlanmasını hedeflemektedir.
Tibet etkili Budist Uygur metinlerinde meditatif odaklanma ritüellerinde öğretinin merkezinde görselleştirme tekniği yer almaktadır. Görselleştirme, meditasyonda zihinsel bir imaj yaratma ve dikkati bu imaja çevirme olarak tanımlanmaktadır. Özellikle Tibet Budizmi'ne ait meditasyon uygulamalarında bu teknik sıklıkla kullanılmaktadır. Görselleştirme tekniği temelinde öneme sahip kavramlar arasında tohum hece ve tohum kelime terimleri gelmektedir. Sanskritçede 'mantraların özü' olarak da bilinen bījākṣara, herhangi bir ilahın ya da tanrıçanın esas sesi, sesten oluşan ikonografik formu olarak bilinmektedir. Ağırlıklı olarak tek heceden oluşan ve Budist meditasyon sistemlerinde sembolik değere sahip tohum hece, evrende var olan her şeyin kaynağı niteliğindedir. Budist gelenekte āḥ, oṃ, tāṃ vs. gibi örnekler temelinde tek heceyle temsil edilen tohum hece; phaṭ ve svāhā sözcüklerinde olduğu gibi iki heceden de oluşmaktadır. Bunlar, tohum kelime olarak adlandırılmaktadır.
Bu yönüyle eldeki çalışma, Tibet etkili Budist Uygur metinlerinde ağırlıklı olarak görselleştirme tekniği temelinde meditatif odaklanmayı hedefleyen tohum hece ve tohum kelime kavramlarına dayalı değerlendirmelerden oluşmaktadır.