Özelde İbn Sînâ ve genelde İslam felsefesine dair yapılan çalışmalarda görülen doksografik araştırma biçimi, bir dereceye kadar anlamlıdır ve yerindedir; ama, bir noktadan sonra kabul edilemez. Zira ilgili eserlere, sadece tasvir ve analitik dille değil, aynı zamanda, eleştirel dille de yaklaşılması, İslam kültür mirasında ortaya çıkan mezhepçiliğin, en azından İslam felsefesi cenahında yaşanmasının önüne geçebilir. Oysa İbn Sînâ, metodik olarak eserlerinde, bu tarz bir yaklaşımı, Mantıku'l-Meşrıkıyyîn içerisinde, hem dönemin Meşşâî akımının temsilcilerini ve hem de dinî metinlere literalist yaklaşan
kesimleri, açık biçimde eleştirmiş ve bilim felsefesinin ne zeminde ilerleyeceğini ve ilerlemesi gerektiğini net biçimde ortaya koymuş ve bunu, çevirisini tamamladığımız et-Ta'lîkât isimli eserinde de sürdürmüştür. et-Ta'lîkât, İbn Sînâ'nın zihin dünyasında felsefi ve bilimsel bilincin berraklaştığı ve birçok bilimsel sonucun yeniden te-orik anlamda üretilebileceği zemini kendisinde bulduğu bir metin olarak önümüzde durmaktadır. Bunlardan olası sadece bir tanesini, metin içerisindeki orijinal cümleler esas alınarak Edmund Husserl'in fenomenolojisine nasıl etki et-tiğini İbn Sînâ'nın diğer eserleri de göz önünde bulundurularak giriş bölümünde ifade edilmeye çalışılmıştır.