Ahlaki açıdan olgun ve dengeli varlıklar olduğumuz fikri kuşkuculuk, görecilik, nihilizm ve bazen de riyakârlık tarafından her veçhile tartışmaya açılıyor. Çoğumuz da tanrının yok sayıldığı bir dünyada bilim tarafından maskesi düşürülmüş bencil, saldırgan, yararcı kimseler olduğumuz fikrinin verdiği dehşet duygusuyla yaşamaya çalışmakta. Oysa, durum sanıldığı kadar basit olmadığı gibi korkulduğu kadar içinden çıkılmaz da değil. Elinizdeki inceleme, doğum, ölüm, arzu, mutluluk, özgürlük gibi temalar etrafında biçimlenmiş etik tartışmalara yoğunlaşıyor. Bir yandan da, hayatın anlamı üzerine düşünürken, bu nitelikteki tartışmaları koşullayan kavram ve genel kabul dizgesinin ne denli güvenilmez olduğuna dair ufuk açıcı içgörüler sunuyor.