...Şimdi ondan ne suç ortaklarının isimlerini isteyen vardı, ne de dava arkadaşlarını satmasını talep eden. Ondan isteneni yapsa bile kimsenin zindana atılacağı yoktu. Kimseye ihanet etmeyecekti sonuçta. Peki fikirlerine ihanet edecek miydi? Yıllarca öğrettiği ve ateşli bir şekilde savunduğu fikirlerine?
Bunca yıldır kendisine yöneltilen tehditler gerçekleşmek üzereydi; riyakarca dünyevi otorite iradesinin arkasına saklanan kilise, ona ateşten gömlek hazırlamıştı. Giordano ayağa kalktı. Kararlı ve heybetli bir duruşla, yargıçların yüzüne yüzüne:
"Bana okuduğunuz bu hüküm, benden çok sizleri korkutmaktadır!", diye haykırdı
… Mahkûmu, demir zincirle yüksek bir direğe bağladılar. Farklı tarikatlardan azizler ve pederler, en son ana kadar onu tövbe etmeye davet ettiler. Fakat Nolalı bilgenin kararlılığını hiçbir şey bozamıyordu; ne kıskaçla sıkılmış dili, ne bedenini sarmış zincir, ne yavaşça yanmaya başlayan çalı, ne de yakılması emredilen kitapları... Bunlarla mı durduracaklardı insan düşüncesini?
… Bu dumanla sonsuz gökyüzünün üzerini asla kapatamazlardı. Nolalı Bruno'nun cesur düşünceleriyle sarsılan uyduruk göksel alanlar, artık yok olmuştu. İnsanların akıl gözünün önünde, sayısız dünyalarla birlikte sonsuz bir evrene pencere açılmıştı.
Uzaya giden yol ateşten geçiyordu...