Ey eşrefi mahluk! Sahip olduğun ruh, yedi kilitli, yedi kapı arkasında saklanan bir hazineden değerlidir.
Kainat, galaksilere bedenlik görevini üstlenmiş, Samanyolu galaksisi ise kainata ruhluk vazifesini yüklenmiştir. Hal böyle olunca, Samanyolu galaksisi, dünyaya beden, dünya ise o bedene ruh olmuştur. Gelgelelim bu ruh ve bedenlik vazifesinin en değerlisi olan insanoğluna da dünya manevi bir vücut ve beden, insanoğlu ise dünyaya ruh olmuştur.
Dünyanın ruhu olan insanoğlu da sahibi bulunduğu ruhun bedenini taşımaktadır. Bu manada insanoğlunun ruhu, kainatın ruhunun, ruhunun, ruhunun ruhudur. Bak gör, Ey Allah'ın gözbebeği, yaratıcı sendeki ruha nasıl değer vermiş ki, kaç sandık içinde muhafaza ediyor?
Bu hakikatlerden sonra nasıl ihtimal verirsin ki veya ihtimal verenlere nasıl kulak verirsin ki, et ve kemik olan vücut ve beden öldükten sonra, o değerli tuhun da onunla birlikte yok olacak. Kainat ve dünyanın o muhterem misafiri ruh, nasıl cennet bahçelerinde gezmeyecek, o emaneti gereği gibi muhafaza edemeyenler, emanete hıyanet ettiklerinden dolayı nasıl cehennem azabını tatmayacak?
Çünkü kainat ve dünyada cereyan eden bütün olaylardan en çok faydalanan ve en çok zarar gören insanoğludur... Tıpkı senin bedenindeki haz ve acılardan en çok etkilenen ruhun olduğu gibi...
"Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik... Onu insan yüklendi... O, gerçekten çok zalim ve cahildir... (Ahzab 33/72)"