Üzerlerine çöken darbenin ağır ve boğucu ortamında sırlarını, sofralarını ve yaşamlarını paylaşan bu gençler ancak birbirlerine destek olarak nefes alabiliyorlardı.
Romanda, bunlardan sadece bir kaçını kendime konu edindim: Bunlar Mehmet, Ayda, Zelal, Hüseyin, Meryem, Haydar ve diğer birkaç arkadaştı. Ortak idealler taşıyor, ortak bir kaderi paylaşıyorlardı. Ama tüm bunların yanında aşkı, hayal kırıklıklarını da…
Mesela Meryem, yıllar sonra şöyle yazmıştı Ayda'ya: "Biz niye severiz birbirimizi? Çünkü gençliğimizden bir parça kalmıştır birbirimizde. Benim şiir yazışım… senin okuyuşun mesela. Benim çiçeği burnunda, biraz da kulaktan dolma politikalarım, senin sınıfsız sosyal yanın. Kışın pazardan alınma bir botu paylaşırdık, üşümesin diye ayaklarımız. Benim melankolik yanım, senin kahkahaların karışırdı Bornova akşamlarına. En çok da gözyaşlarımız… kısa sürerdi… kimse bilmezdi… umut hiç bırakmazdı ki peşimizi… Çok güzellikler kaldı "senden- benden" değil… "her birimizden".
Sürecin en çok sarstığı, bunalımları ve affedilemeyecek hataları ile Mehmet'i dahi affetmeye yetecek miydi?.. Hepimizden gelen bu güzellikler!..