Fransa'da Nazi işgaline karşı direnişin, komünist hareketin ve toplumcu gerçekçi edebiyatın önemli isimlerinde Jean Laffitte, "Rezistans"ın tam ortasından yazdığı bu anı-romanda Paris'in sokaklarından Gestapo'nun zindanlarına ve toplama kamplarına götürüyor okurları.
Neticede, büyük acılar ve hüzün bir yanda, direnç ve umut diğer yanda… insanı mücadeleye çağıran, nefes kesici bir anlatı çıkıyor ortaya.
Okuru yakın tarihin karanlık sokaklarında dolaştıran, dehşet dolu zindanlara atılan insanların hikâyelerini hatırlatan, taş ocaklarında ölesiye çalıştırılmanın ve aç bırakılmanın gerçekliğini bütün çıplaklığıyla anlatan bu sarsıcı romanda, insan olmanın onurunu koruyarak ve mücadeleyi son nefesine kadar sürdürerek karanlıkları aydınlığa çevirmenin ve zindanları yıkmanın olanaklarını da görüyoruz.
Eşi Madeleine'i ve birçok yoldaşını Nazi toplama kamplarında kaybeden Jean Laffitte, her koşul altında çalışmasını ve direncini sürdüren emekçilerin, gençlerin, yeraltında mücadele veren militanların, yurtseverlerin, komünistlerin, neferlerin ve önderlerin hikâyelerini anlatıyor.
"Bizim hikâyelerimiz"den biri daha, gözden geçirilmiş hâliyle okurlarla yeniden buluşuyor!
"Cesaret korkmamak değil, önce korkuyu yenmektir. Yalnızca budalalar korkmadığını söyler. Onlara da ihtiyacımız yok. Sonucu bilerek savaşmayı kabul eden insanlar gerek bize. Onlar da bizde var. Böylelikle güven içinde ilerleyebiliriz, zafer bu yolun sonundadır…"