"Gökyüzü gibi şey şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor." diyen Edip Cansever ne kadar haklı… Yıllar da geçse ağacın kökünden beslenmesi gibi geçmişin buram buram tüten hatıralarına sarılır insan. Bir yere gitmek bir yerlerden gelmekle sıkı bir bağ içindedir çünkü. Hele bir de darbe sonrası yolunuz sürgünlüğe düşmüşse, doğup büyüdüğünüz toprakların imgesi, silueti hiç terk etmez sizi. Kökünden koparılmaktır sürgünlük. Hep kendi toprağınıza dönmek, yaşamın iki yakasını geçmişte bütünleştirmek istersiniz.
Fadime Senik genç bir anne iken darbe döneminin baskılarına dayanamayıp Londra'ya göç etmek zorunda kalmış bir sürgün. Doğup büyüdüğü Dersim hasreti, yıllar geçtikçe içinde büyüyüp tüm benliğini esir almış.
Eylül Boynunu Bükerdi- "Dersim Hasreti" yazarın otobiyografik denemelerinden oluşuyor. Sürgünlük psikolojisi, yakıp kavuran memleket özlemi, tertele hafızası ve yok olup giden değerler sıcak ve özlem kokan bir dille anlatılıyor kitapta.
Eylül Boynunu Bükerdi- "Dersim Hasreti" sürgün edebiyatının boşluklara seslenen keskin bir çığlığı gibi de okunabilir.