Dönemler, zaman yumağı içinde alabora oluşlarla fazlalıklarını atarak tortulaşır ve gerçek kimliklerini arınmış olarak sanata, insanlara teslim ederler. Bu teslimiyet, gerçeğin işkencesiz, somut yansımasıdır. 12 Eylül gerçeği de, aradan geçen çeyrek yüzyıldan sonra tüm çıplaklığıyla teslim olmaktadır. Sanata yansıyan yüzü son dönemlerde iyice günyüzüne çıkmaktadır romanlarla, şiirlerle, resimlerle. Daha önce Emeğin Öfkesi adlı yapıtıyla tanıdığımız Hüseyin Şengün, işte sözünü ettiğimiz bu dönemi Eylül Sürgünleri adıyla romanlaştırmış. Öğretmen Ali Kemal'in gözünden bu dönem romanda yaşatılırken, zaman ve mekanın, olay örgüsündeki çözümleyici, duygusal/akılcı boyutunu akıcı bir dille izlemekteyiz. Sorun yaşananları anlamaktır, yoksa yaşam sizi dinlemeden akar gider. Bu noktada yaşamı nasıl suçlayabiliriz ki? Eylül Sürgünleri, bir dönemin hilesiz bilançosudur.