"Ezelden Urfa"yı kaleme alırken, her satırında hakikatin izini sürmeye, onu bir insan gibi anlamaya çalıştım. Bazen sokak ve mekânlarını dolaştım, bazen harabelerindeki fısıltıları dinledim, bazen kitap sahifelerinde kaybolmuş bilgi kırıntılarının izini sürdüm. Sorular sordum, cevaplar aradım, düşündüm ve yazdım. Şehir derinlere gömülmüş bir hazine gibiydi, kazdıkça zenginliği bir bir ortaya çıkıyordu. Arkeologlar, toprağı kazıyarak geçmişe ışık tutarken, ben kitap sahifelerinde, unutulmuş hatıralarda, şarkıda, türküde, ninnilerde aradım mazide kalmış şehri. Atasözleri, deyimlerinde şehrin bilinçaltını, ruhunu, geçmiş yaşanmışlıklarını buldum. Her ulaştığım bilgi beni heyecanlandırdı, şehri daha çok araştırmaya ve düşünmeye sevk etti. Diyebilirim ki, bu kitap işte bu heyecanın, bu merakın eseri olarak ortaya çıkmıştır. Bir de bu şehre vefa borcu olan bir şairin duyarlılığı olarak kabul ediniz