ADRİAN
"Nefretim, akan bir nehir gibi sürekli kendini yeniliyor suratlarınızı görünce."
***
Distopik bir yaşamdır Adrian!
Ektelesi serisinin İdam Seremonisi'nde dövüşmeye mahkûm edilen dördüncü karakteri Adrian, ütopik yaşamların arasında gördüğü/görmek istediği ve tüm bedeninin yanında ruhunun da kanla kaplandığı bir hayat hikâyesidir.
***
"Eğer insanlar bilseydi bizim soyumuzu ve onları korumak için görevlendirildiğimizi, eminim, bir gün isyan edebileceğimizin korkusundan ölürlerdi! Tanrı'ysa bir ressam gibi bütün fırçalarını tuvalin üstünde parçalayıp biz ulu Karga İnsanları; insanlardan daha akıllı, hayvanlardan daha asil olarak yaratmıştı.
SVEİN
İnsalığı gölgelerin arasından gizlice korumakta olan yarı karga yarı insan ırkının üyesi Svein Larian, doğarken annesini, on yaşındayken babasını kaybetmişti. Hiçbir şeyi kalmamışken benliğini her şeyiyle ona adayacağı kadınla tanıştı. Hayatının dönüm noktasında olan Svein, taptığı kadının gözetiminde büyürken, bu kadının emirleri doğrultusunda dostlarını bile gözünü kırpmadan öldürebilen bir makineye dönüşecekti. Aldığı son emirle İdam Senfonisi'ne giden Svein, ölümle burun buruna gelecekti ve bunu ödülü taptığı kadın ile özgürce yaşayacağı bir hayat olacaktı.
İLK VE SON MUKADDERAT
"İlk ve Son" serisinin 4. Kitabı "Mukadderat"
Basit kelimelerle anlatmaya kalksa "Ne cennetteyim ne cehennemde; ne Araf beni kabul etti ne de bugüne kadar kabul edilen inançlar bana yol gösterdi." cümlesiyle anlatmayı tercih ederdi. İnsanlara bulunduğu yeri tarif edemezdi. Var olmak ile yok olmak arasındaki savaşta iki tarafın da kendisi olduğunu, galip ve mağlup olmanın manasız kaldığını, çıkış kapısının olmadığı bir ortamda elinde kapı anahtarıyla gezmenin delilik değil de gerçeğe ulaşmak olduğunu anlatmak için insanlığı en başa döndürmek gerekliydi.
Başladığımız yerdeyiz. Başlangıç da karanlıktı, son da karanlık. Belki de göremediğimde karanlık, gördüğümüzde aydınlık diyoruz. Gördüğümüz; ışık siyahın ta kendisi, ışıksızlık aydınlığın gerçeği olabilir mi? Duyamadığımız yüksek ve alçak sesleri yok saydığımız gibi sadece algıladığımız renkleri kabul edip içerisinde veya ardında olanları da yok olarak kabul ediyor olabilir miyiz? Bizler görmediklerimizden korktuğumuz için gerçeklerin üstünü örterek onları yok saydığımız gerçeği, gerçekleri gizleyebiliyor mu?