Farabi'yi dini siyaset yapan teologlarla aynı kategoriye yerleştirmek de onu on dokuzuncu yüzyılın pozitivist toplumbilimcileriyle yan yana koymak da hatadır. Onun gücü de zafiyeti de salt felsefi bir tasarımla din ve siyaset sorununa yaklaşmak ve olması istenilen toplumsal düzeni ortaya koymada yatar.
Farabi'de eksik olan tecrübi yön İbn Haldun'da giderilmeye çalışılır. İbn Haldun toplumu bir siyaset felsefecisi gözüyle değil, gözlem ve tecrübelerine dayalı olarak araştırma yapan bir sosyal bilimci anlayışıyla, tümüyle toplumsal olgulardan hareketle kavramaya çalışan ilk düşünürdür.