İslami, insani, milli ve manevi değerlerimizin nefsani ve şeytani duygularımız tarafından esir alındığı; samimi, ihlaslı ve ve ahlaki dindarlıktan şekilci dindarlığa evrildiğimiz….
Güç ve hırs tutkusunun bütün benliğimizi sardığı, lüks ve konfor hastalığına tutulduğumuz, ahlâki, şuursal ve ruhhsal çöküntünün başladığı, lüks ve konfor tutkumuzun kronik tembelleşmeye sebep olduğu, bizleri şükürsüz ve doyumsuzluk hastalığına sevkettiği, her alanda yozlaşmanın yaşandığı, insani ilişkilerimizin tamamen bayağılık, yapmacılık ve çıkar ilişkileri üzerine kurulduğu, kazandığımızı zannederken aslında bir çok değerimizi kaybettiğimiz bir zaman diliminde yaşadığımızın farkında mıyız?
Evet, günden güne kötüleşiyor durumumuz, halimiz, ahvalimiz….Kendimiz amel etmeyince başkasına tesir etmiyor sözümüz, sohbetimiz.
Birbirimize zarar vermekten, birbirimizi suçlamaktan, birbirimizin önüne taş koymaktan düşmana karşı koymaya kalmadı gücümüz, mecalimiz. Halbuki silkelenip kendimize gelmek, halimizi değiştirmek, asr-ı Saadet'teki gibi güçlü bir kardeşlik tesis etmek için yetmez mi bize milli ve manevi birikimlerimiz olan tarihimiz,diyanetimiz, inancımız ve kültürümüz.