"Daha önce birlikte yaşadığınız insanlarla aranızdaki sosyal-ekonomikmesafe açıldığı zaman, birlikte yaşama imkânı da ortadan kalkabiliyor...Tatil dönüşleri bile dert oluyor artık… Tatilden dönmüşsünüz, bronzbir tenle eve çıkacaksınız. İnsanlarla karşılaşıyorsunuz... Rahatsızoluyorsunuz ve rahatsız ediliyorsunuz… Diyorsunuz ki 'Bunlardanrahatsız olmayacağım bir mekâna gideyim.' Dolayısıyla… Başakşehir'etaşınmak, psikolojik bir rahatlık da sağlıyor bizlere. Çünkü buradahemen hemen herkes aynı seviyede."Peyami Safa'nın Fatih Harbiye romanı (1931), Batılı, modernist orta sınıfseçkin zümreyle geleneksel, dindar-muhafazakâr muhit arasındakiçelişkinin simgesi, doğrusu biraz da klişesi olmuştur. Bu kitap, 21. yüzyılTürkiyesi'nin ilk on yıllarında bir başka sınıfsal ve toplumsal kültürelçelişkiye dikkat çekiyor: Fatih-Başakşehir. Dindar-muhafazakâr yoksullarve zenginler arasındaki çelişki.İrfan Özet, İslâmî habitus'un, yani hal ve davranışa, beğeni ve zevklereyansıyan içselleşmiş eğilimlerin, nasıl dönüşmekte olduğunu elealıyor incelemesinde. Ekonomik rasyonaliteye dayanan bu eğilimlerin,kentte tutunma ve yükselme mücadelesindeki işlevini ve dönüşümünü
gösteriyor.
O dönüşümün temel bir veçhesini de, sınıfsal ayrışma oluşturuyor. Fatihve Başakşehir arasında olduğu gibi, buraların kendi içinde de gitgide yolalan bir ayrışma… Bu dinamiğin arkasında, sosyal sermaye ağlarının, dinîgrup ağlarının ve sivil toplum kuruluşu ağlarının değişimi var. Kentseldönüşümün etkileri ve dört koldan gelişen sınıfsal dışlama mekanizmalarıvar. Muhafazakâr gündelik hayat tarzının ve "aile modelinin", taşralı ve(kendi "ikoncanlar"ını da yaratan) "elit" hallerinin farklılaşması var.Türkiye'nin geçirmekte olduğu sosyolojik dönüşüm sürecinin önemli bircephesini aydınlatan bir çalışma.