Aysel ağlıyordu onun bu sadakat dolu tablosunda. "Deli cellat, azgın Zorba'm… Ben senin nikâhına değil, sana sevdalıyım" diyor, ellerini bırakmak istemiyordu gözlerinde fer biten dostunun. Ameliyathane kapısı "Dur, sizlere yazılmış kaderi izle" diyordu ağlayan yaralı Aysel'e. Mecburen bıraktı ellerini Fedai'nin… Onu da alıverdiler acile, yarasına bakmak için. Tek mermi ama hasar çok büyüktü. Ciğerleri parçalanmış, telafisi zor yaralar açmıştı. O, hiç umursamıyordu durumunu, Fedai'nin, "Bu da gelir ve geçer vefa meleğim… Sen çıkınca, hazırlat nikâh muamelemizi. Haberler salıver dostlarımıza, altın yaldızlı davetiyeler gönderiver sevenlerimize" sözlerine gülüyordu ve "Mahşerin kapısında, kanlı gelinlikle nikâh ne de yakışır kaderimizi yazana" diyor ve yeniden ağlıyordu, hayaline düşen, o bembeyaz gelinlik içindeki ak duvaklı haline. Ameliyathaneye götürülürken, son olarak, yaralı haline bakmadan, "Fedai'm, okyanusun dibindeki emsalsiz inciye göz diken sevdalı, denizin her vurgununa razı olacaktır. Seni bekleyeceğim sevgilim" dedi mırıldanırcasına.