Felgu görünürde uzak diyarlarda geçen ama doğrudan bize, hayatımızın en temel unsurlarına, koruduklarımıza ve kaybettiklerimize dair derin bir masal. Her satırından en çok da uçsuz bucaksız bozkırlarda gezen göçebelerin ağzına, ulu dağların karlı zirvelerinde uçan yaşlı kartalların sesine ve otlarla beraber hikâyeleri de toplayan şifacının kelimelerine yakışan bir mırıltı yükseliyor. Dilini bilmediğimizi sandığımız ama dinledikçe çok iyi anladığımızı fark ettiğimiz o mırıltıyla, uykuyla uyanıklık arası bir hâle bürünüyoruz. Çıktığımız yolculukta kendimizle, diğer insanlarla, doğayla, evrenle, geçmişle ve gelecekle gizemli bir münasebet kuruyoruz: Tıpkı dans eden bilge bir şaman gibi.