Felsefi danışmanlığın ve onun, "psikolojik danışmanlık" ve "psikoterapi"den ne denli farklılıkları bulunduğunun enine boyuna incelendiği, danışman-danışan ilişkilerinin Nermi Uygur örneğinde ele alındığı ve psikolojizme hiç sapmadan, felsefi danışmanlığı kendisi yapanın ne ya da neler olduğunun üzerinde durulduğu bu çalışmada İlker Altunbaşak, felsefi danışmanlıkla ilgili şunları söylüyor:
Avrupa'da seksenli yılların başında, felsefeyi eskiden olduğu gibi, sıradan insanın yaşam dünyasıyla tekrar ilişkilendirmeyi hedefleyen yeni bir felsefe yapma tarzının ortaya çıktığını görüyoruz: Felsefi Danışmanlık. Aslında felsefeyi insanla, onun yaşamıyla buluşturma, bir başka deyişle, felsefe ile hayatın içindeki insanın dertleri veya kendisine dert edindikleri arasında köprü kurma çalışmaları, felsefi danışmanlıktan daha önce uygulamalı etik (iş etiği, tıp etiği vb.) alanında başlamıştı. Fakat son 40 yıldır felsefeyi insanla yakınlaştırma çabaları içinde hiç kuşkusuz en öne çıkanı, birçok kişisel sıkıntının/sorunun mahiyeti bakımından 'felsefi' olduğunu varsayan felsefi danışmanlık olmuştur. Felsefi danışmanlık, ilk kez uygulanmaya başlandığı günlerden itibaren, bireyin her günkü hayatında karşılaştığı sıkıntılarla/sorunlarla başa çıkmasında felsefece düşünmenin katkısı olacağına inanan felsefi danışmanlar tarafından psikolojik danışmanlığa alternatif bir danışmanlık türü olarak görülmektedir.