Hegel'in Felsefe Tarihi'nin ilk iki cildinde, Çin ve Hint coğrafyasından başlayan düşüncenin hareketini Yeni Platoncular'a kadar takip etmiştik, Üçüncü Cilt ise Hıristiyanlık ilkesinden başlayarak bizi Hegel'in kendine kadar sürüklüyor. Açınımı içindeki felsefeye ait 2500 yıllık bu tinsel formlar dizgesi, "Tinlerin bu uzun korteji" aslında "tinlerin, asla çokluk olmayan tek krallığının" spekülatif bir tarihidir; Sonlu Özbilincin kendini Sonsuzda sınamasının, giderek dışsallaştırdığı bu sonsuzu yine kendine mal etmesinin sayısız denemesinden oluşur ve giderek içkinleşen Sonsuz sadece özbilincin bilgilenme sürecini değil aynı zamanda mutlakın, kendisinden yoksun olduğu realiteye kavuşmasını da imler. Bu yanıyla sonlu özbilincin dışarı yönlü her hareketi bir o kadar da içeri çekilmedir ki sonsuzu büyütme sonlunun ilişkisel bütünlüğünde derinleşme ve genişlemedir. O halde düşüncenin tarihinde formda her yetkinleşme ve eksiksizleşme öyle ki kendinde şeyin bir yitimi ve maddenin formla ilişkisinin giderek düşünceye açık hale gelmesi, nihayetinde özdeşlikleridir. Hegel'in hemen sonrasında materyalizm ve idealizmin 'klasik karşıtlıklarına' pirim vermeyen ve önüne 'tarihsel' ekini almak zorunda kalan her politikleşmiş kuram bu mirasın ardılı, Düşüncenin arzusunun yeni bir bilinçlilik formudur; keza kuram alanında politikanın sahnesi mistikleştirilmiş ve gizemlileştirilmiş şeyler arasındaki ilişkileri tarihsel bir başat uğrağın gölgesinde erişilebilirliğe açık kılmakla kurulur. Belki de denebilir ki politika, estetik, inanma ve felsefenin ardından özbilincin ilerleyen açınımının eksik halkasıdır.