Felsefe ve tarih, her ikisi de etimolojik kökenleri Antik Yunan'a kadar geri giden disiplinler olarak karşımıza çıkarlar. Ne felsefesiz bir tarih ne de tarihsiz bir felsefe düşünmek mümkün değildir.
Her ne kadar bu iki disiplini icra eden kişilerin belirlemeye çalıştıkları sınırlar zaman içinde sürekli değişime tabi olmuşsa da felsefe ve tarihin karmaşık ilişkisi günümüze kadar sürmüş, dahası, bu ilişki hakkında düşünmek bile ayrı bir sorun alanına dönüşmüştür.
Tarih yazımı ya da tarihçilik denen uğraşın filozofların sıklıkla düşünce ürettikleri, kalem oynattıkları bir alan olageldiği herkesin kabul ettiği bir olgudur. Pek çok filozof kendilerine mesele ettikleri sorunları tarihteki örnekleriyle işlemeyi, tarihsel süreçleri içinde incelemeyi sever. Öte yandan tarihi, metodolojik bir yaklaşımla ele alıp, sadece olayların bir anlatısı olmaktan çıkaran da yine filozoflar olmuştur. Tarihi anlatıya hem varsayımsal bir retrospektifi hem de teleolojik niyetleri katmış olanlar da yine onlardır. Ancak yine de felsefe ve tarih arasındaki ilişkiyi sadece tarih felsefesinin bir ilgi alanı olarak düşünmek bu ilişkiyi oldukça kısıtlı bir anlama hapsetmek olur.
Bu kitapta toplanmış olan yazılar işte bu dar perspektifin dışına taşarak, felsefenin kendi tarihiyle ilişkisinden felsefi bir yorum olarak tarihe, ünlü filozofların mektuplaşmalarından tarihin tarihine yöneltilen eleştirilere, historia kavramının değişen anlamından tarihsel bilincin felsefe yapmaktaki yerine kadar pek çok meseleyi ele alarak, felsefe ve tarih arasındaki karmaşık ilişkiyi çözümlemeye girişiyor.