Felsefeye Giriş
Türkiye’de ilk ve kapsamlı Felsefeye Giriş kitaplarından birinin Hilmi Ziya Ülken’e ait olması, eserin bütünlüğü ve konuların ele alınış tarzı düşünüldüğünde tutarlı bir gerekçeye yaslanır. Öncelikle Ülken, felsefeyi sosyal bilimlerin bir alt dalı olarak görmemiş, felsefi bir bakış açısıyla bilimleri kuşatan bir yaklaşım geliştirmiştir. Diğer bir özellik, birbirinden farklı düşünce ve ekolleri incelerken felsefe ve bilimin çok yönlülüğünü belirli bir etkileşim ve neden-sonuç ilişkisi içinde yorumlamıştır. Tarihsel olarak Antik Yunan’dan modern felsefeye, Doğu kültürlerinin düşünsel birikimini de dâhil ederek, birbiriyle kaynaşan ufukların zengin mirasını günümüze taşımıştır. Fenomenolojik betimleme diyebileceğimiz bir yöntemle kavramların öz ve bütünlüklerini, içerik ve bağlamlarını korumuştur. Her düşüncenin başka bir düşünceyi çağıran; yaratıcılığa ve özgür bir zihne kapı aralayan bir üstünlüğü vardır. Aristoteles, Hume, Kant ve Descartes gibi rasyonel çizgide ilerleyen isimler felsefe tarihine kritik katkılarda bulunurken Platon, Augustinus, Pascal, Bergson ve Heidegger gibi düşünürler de ince duyuş ve sezgileriyle okurda bambaşka bir felsefi ve estetik tavır yaratır. Kuşkusuz bu tarz düşünme alışkanlığının Türkiye’de yeşermesinde, Ülken’in düşünce tarihimizin en renkli simalarından biri olmasının büyük payı vardır. Daha önce iki cilt halinde yayımlanan eser, bu yeni basımda tek ciltte toplandı. Kitap felsefenin doğuşu, felsefenin ana konuları ve yöntemi, mantık problemi, bilgi ve varlık kuramları ile başlar. Felsefenin matematik düşünce, fizik ve biyoloji ile ilişkisi üzerinde ayrıntılarıyla durulur. Bunun yanında sosyoloji, tarih, psikoloji ve din konularının felsefe ile ilişkisi birçok yönüyle değerlendirilir.
Devamını Oku