İstanbul'da Haliç'in iç kısmında ve tarihi Eyüp'ün çevresinde yer alan, dik tepelerin denizle birleştiği dar ve uzun bir kıyı parçası... Bu kıyıda 1835 yılından 1986 yılına kadar hiç durmadan çalışan ve herkesin çok iyi bildiği ünlü bir fabrika: İlk ismiyle Feshane, yıkılmadan önceki son ismiyle Sümerbank Feshane Defterdar Fabrikası…
Bu kitapta Prof. Dr. Önder Küçükerman, Osmanlı sanayileşme tarihinin temel kurumlarından biri olan Feshane-i Amire fabrikasını mercek altına almakta. Batı'daki sanayi devriminin bu topraklardaki etkilerinin somut bir tezahürü olan Feshane-i Amire kendi içinde adeta bir kırılma noktasını teşkil etmektedir. Fabrikanın kuruluşu toplumsal ve kültürel dönüşümlere vesile olmuş, kent ve çalışma yaşamını doğrudan etkilemiştir. Malzemesini titiz bir bakışla işleyen, ayrıntıları hesaptan düşmeyen, bu anlamda muntazam bir kültür tarihçiliği örneği de olan bu çalışma hem Osmanlı-Türk modernleşmesinin temel motiflerini hem de İstanbul'u eşzamanlı olarak okura ulaştırıyor. Türk dokuma sanayii içinde kendine has bir önemi olan Feshane'nin 1835'teki kuruluşundan Sümerbank olarak 1986'daki kapanışına kadar olan süreç müthiş bir arşivcilikle de desteklenerek gözler önüne seriliyor. Ordunun modernleştirilmesinde kilit bir öneme sahip olan Feshane fabrikası sadece fes ve çuha üretimi ile değil, askeri çizmeler, düğmeler, silahlıklar, rütbeler gibi yan sanayii ürünleri ile de geniş bir üretim alanı oluşturmuş; bu alanlar da şehrin dokusuna yeni çehreler eklemiştir.
Prof. Dr. Önder Küçükerman, Feshane-i Amire fabrikasına ışık düşürürken oluşturduğu anlatısında sadece meslekten tarihçileri değil, tüm İstanbul meraklılarını da göz önünde bulundurarak, akıcı ve sakin bir dille, yer yer bir belgesel tadıyla, görsel malzemeler eşliğinde ilerleyen bir dünya kuruyor: bu dünyaya bakmak, orada olan bitenleri anlamak, kendi zaaflarımıza ve kudretlerimize, geçmişimize bakmak demek...