Modernleşme sürecinde İslâm'da kadının temel hakları bağlamında gündeme getirilen konulardan biri de "İslâm'da kadın-mâbed ilişkisi", bir diğer ifade ile "camilerde cemaatle eda edilen namazlara kadının iştirak etme yükümlülüğü veya hakkı" meselesidir. Nitekim "kadın hakları" veya "kadın-erkek eşitliği" bağlamında konuya yaklaşan bazı (modernist/feminist) çevreler, İslâm'da kadının vakit namazlarında cami cemaatine iştirak etme veya cuma/bayram namazını kılma yükümlülüğünün (zorunluluğunun) olmamasını, kadınların cemaate iştirak etmekten tamamen mahrum edildikleri şeklinde takdim ederek İslâm'da "kadın-ibadet-mâbed" ilişkisi üzerinde olumsuz bir algı oluşturmaya çalışmışlar ve oluşturdukları bu algıyı "kadının ontolojik (varoluşsal/yaratılış) değeri" ile ilişkilendirerek İslâm'da ibadet hürriyeti/hakkı açısından kadının erkekten daha aşağı (dûn) bir konumda olduğunu iddia etmişlerdir. Bu iddianın temelinde; hak (muhayyerlik/serbestlik) ile görev (vücûb/zorunluluk) ayrımının birbirine karıştırıldığı görülmektedir. Zira İslâm'da kadınların camilerde cemaatle eda edilen tüm namazlara iştirak etmeleri mümkündür. Ancak bu, onlar için zorunlu olmayıp tercihlerine bırakılmış bir haktır.
Çalışmamızda, başta vakit namazları olmak üzere camide cemaatle eda edilen cuma, bayram, teravih, cenaze namazlarına kadınların iştirak etmesi ile kadının imâmeti ve cemaatle kılınan namazlarda kadının saf düzeni gibi konular hakkında klasik fıkıh doktrininde yer alan görüşler üzerinde durulmuştur.