1948'de Filistin Nekbet/Felâket'inden sonra Gazze'de doğan mülteci Derviş'in mahzun hikâyesi.
Kendi ülkesinde mülteci olmak nasıl bir duygu?
O, yürek paralayıcı şartlarda, dul bir baba ve üç çocuğuyla baş başadır.
Bir kulağı sürekli, barış görüşmelerinin neticelenmesi beklentisiyle, büyük oğlunun İsrail zindanlarından salıverileceği haberindedir...
İçinde bulunduğu sıkıntılı günlerde mutluluğu hissetmek ister.
Hep kendisine umut verecek şeylerin arayışında, basit olaylardan tad almak peşinde:
Kızı ve küçük oğluyla yağmur altında keyifli bir yürüyüş; yağmur sonrası güneş açtığında bir gökkuşağının doğuşuna şahit olmak; evinin çatısında saksılarla oluşturduğu küçük değerli bahçesini korumak; balık tutmaya gitmek…
Ah, günlük hayatın bu sıradan işleri, işgalci İsrail Kuvvetlerinin izniyle mi olacaktı?!..