Ne zaman yaşadığı aşkla ilgili problemleri olan bir arkadaşım bana akıl danışsa veya ne zaman kararsızlıklar yüzünden bitme noktasına gelmiş bir ilişkinin kokusunu alsam etrafımda, onun hikâyesini anlatmak zorunda hissederim kendimi: Şıpsevdi'nin...
Bu, bir aşk hikayesi olmak isteyen bir hikaye. İçinde yakışıklı ve karizmatik bir adam var (başkahramanımız); çevresinde de sürüsüne bereket güzel kadın var (ardı arkası kesilmeyen Bondgirl'ler misali). Entrikalar var, flörtleşmeler var, dedikodular, bahaneler ve hatta gizliden gizliye evlilik beklentileri bile var, ama yine de okurun bir aşk romanından bekleyeceği türde bir aşk bir türlü yok. Başkahramanımız Şıpsevdi, akıllı, eğlenceli ve hepsinden öte yakışıklı bir genç. Bir kadının isteyebileceği her tür özelliğe sahip. Ama kadınlar onun istediği özelliklere sahip mi? Güzel olmaları yeterli mi? Akıllı olmaları yeterli mi? Hem güzel, hem akıllı, hem ona aşık olmaları, bu da yetmiyormuş gibi Şıpsevdinin de onlara aşık olması yeterli mi?
H. Emrah Ertaş Filofobik Şıpsevdi adlı ilk romanında okuru alışılmamış, sürükleyici ve her şeyden öte eğlenceli bir romantik komediye davet ediyor.