19. yüzyılın sonlarına doğru, hakkında "üstün yetenekli Türk","piyano virtüözleri arasında esen en yeni fırtına", "büyük Türkpiyanist", "çağımızın en zarif ve parlak piyanisti", "önemli biryetenek", "büyük virtüöz", "hassasiyeti, ince zevki ve zarafetiile dikkat çekiyor", "piyanonun harika ustaları arasına yeraldığını ispatlayan üstün nitelikleri gözler önüne serdi" gibiövgü dolu sözler edilmiş; 15 Haziran 1895'te Londra'dakiPrinces Hall'da ilk kez sahneye çıktığında icrası "İstanbullupiyanist tartışma götürmez bir başarıya ulaştı", "Pırıl pırıl vemükemmel icrası ile hayranlarının gönlünü fethetti" şeklindeyorumlanan, piyano için yaptığı besteleri hakkında "çok etkilive müziksel değeri oldukça yüksek", "gerçek bir sanatanlayışını yansıtıyor" gibi yorumlar yapılmış bir İstanbullupiyanist vardır.
Weimar'da büyük üstat Franz Liszt'in üç seneden fazlaöğrencisi olmuş, onun şerefine dillerden düşmeyen bir ziyafetvermiş, 1882'de Wagner'in son operası Parsifal'inprömiyerinde Bayreuth'ta Richard Wagner'le kadehtokuşturmuş bu Türk piyanist, İstanbullu ünlü eczacı aile DellaSuddalardan Faik Bey Franz Della Sudda'ydı (1859-1940).
Franz Liszt'in İstanbullu Öğrencisi Faik Bey Franz Della Suddave Yakın Ailesi adlı kitabında Ömer Eğecioğlu, sadece birmüzisyenin değil, İstanbullu bir ailenin hikâyesini belgelerleortaya koyuyor.