"Cenâb-ı Hak için güçlük yoktur, sivrisineği yaratmakla Arş'ı Âlayı yaratması arasında fark yoktur. Düşünülse, sivrisineğin yaratılışında çok büyük hikmetler ve kudretler vardır. Sivrisineğin cesedi ile filin cesedi arasında yaratma bakımından hiçbir fark yoktur. Yaratan için endişe ve engel yoktur. Düşünen bunu kolayca anlar. Düşünmeyen zâten hiçbirşey anlayamaz. "Hayvanın hepsi hayırdır." buyuruldu. Hayası olan insan kolay kolay günah işleyemez. Bilhassa ahirete imanı olan bir kimse kolay kolay günah işleyemez. Hayası olmıyanın dünyası da, âhireti de haraptır."
Müellifin kitabına "Fütûhat-ı Mekkiye" demesinin hikmeti, mânevi bir kanaldan aldığının işaretidir. Zaten kendisinin keşif sahası çok geniştir. İşâret ettiği mânâlar ilk anda anlaşılmaz, fakat tevil etmek suretiyle kolayca anlaşılacağına şüphe yoktur. Ancak şüpheciliğe kayarak yapılan mütâlâalardan bir netice çıkmayacağı açıktır. Sade bir fikir ve sağlam bir kafa ile müzakere yapılırsa anlaşılamayacak bir cihet kalmaz. Çünkü onun kitaplarının çoğu ilhama dayanmaktadır. Muhyiddin-i Arabî gibi insanların eserleri okunurken insan hem dünyasından geçer ve hem de mânevi bir zevk aldığının farkına varır.