Fütüvvet ve melametin müşterek tavrını; başkasına yük olmamak, el emeğiyle geçinmek, insanların değer yargılarına aldırış etmeden Hakka kulluk olarak beyan edebiliriz. Birincisi insanı kibir, büyüklük duygusu ve benzeri kötü özelliklerden korurken ikincisi bütün kemalin kendisine bağlı olduğu ve tasavvufun varmak istediği ihlâsın temel şartıdır.
İnsan ancak insanların değer yargılarından uzaklaşarak hakiki ihlasa yaklaşabilir. Buna mukabil insanların olumlu veya olumsuz hükümlerinin etkisinde kalarak ihlasa ulaşmaları mümkün değildir. Bunun için fütüvvet başkalarına hizmeti düstur edinirken melamet insanların değer hükümlerine kıymet vermeden doğru yolda yürümeyi istilzam eder. Melamet ihlasa varabilmek için insanın kendisini gizlemesini de gerektirir, çünkü ihlâsın en güvenli yolu gizlenmektir.
Allah, fenaya erenlerin bir kısmını fena halinde bırakır ve geri çevirmez. İnsan fena halinde bırakılır ve irade ve aklından tamamen soyutlanırsa bu durumda meczup, mecnun gibi lakaplarla anılır. Böyle birinin artık yükümlülüğü yoktur ve 'ölmezden önce ölmüş' sayılır. Buna mukabil bazı insanlar iradelerine ve akıllarına döndürülür.
Bu ise cem' (birlik) halinden sonra fark (çokluk ve ayrım) haline döndürülmek diye ifade edilir. Bu kez insan fenadan sonra beka haline, 'cem' halinden sonra ikinci fark haline döndürülmüş kabul edilir. Bu döndürülmenin maksadı insanları irşad ve halka hizmettir.