Fütüvvet kavramı, Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. İbrâhim ve Ashâb-ı Kehf'i niteleyen "yiğit, delikanlı" (Ar. فتى) kelimesinden türetilmiş ve "cömertlik, cesaret, gençlik, yiğitlik, mertlik, fedâ" anlamlarını ihtiva eden bir kavramdır. İslâm dünyasında, hem ferdin iç dünyasını hem de toplumsal ilişkilerini belirleyen Kur'an temelli erdemleri öne çıkaran tasavvufî bir kavram olarak kullanılmaya başlanmıştır. Müslüman toplumlarda fütüvvet kurumu, sosyal bir kavram ve tasavvufî bir anlayış olmasının yanı sıra, Ahîlik teşkilatında görüldüğü gibi resmî bir toplumsal ve ekonomik teşkilatlanma biçimi olarak da öne çıkmıştır. Onun temelinde ise "Din, güzel ahlâktır." ilkesinin, gençler ve meslek erbabı başta olmak üzere toplumun bütün katmanlarına kök salması gayesi vardır. Bu bakımdan fütüvvet anlayışı, gençlere, topluma ve özellikle de meslek erbabına sünnet temelli, toplum yararını önceleyen ve fedakârlığa dayalı bir ahlâk anlayışını sunar.
Horasan ve Nîşâbur gibi erken dönem zühd tasavvurunun neşv ü nemâ bulduğu bir coğrafyada, yetişmiş bir sûfî, müfessir ve muhaddis olan Sülemî'nin (ö. 1021) Kitâbü'l-Fütüvve isimli risâlesi, fütüvvet sahasında yazılmış ilk risâledir. Sülemî, risâlesinde, Hz. Âdem'den başlayan bir fütüvvet silsilesi inşa eder. Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn, Ashâb-ı Kirâm ve önde gelen sûfîlerin sözlerini ve davranışlarını esas alarak ehl-i fütüvvette bulunması elzem olan erdemleri sıralar. Bu erdemler; bir yandan fütüvvet ehlinin bâtınî gelişimine yönelik ilkelerken, bir yandan da fütüvvet ehlinin birbirleriyle ve halkla olan gündelik ilişkisini yüksek bir ahlâk üzere inşa etmeye yöneliktir.