Yeşilin sarıyla karıştığı, çamurun kuruya dönüştüğü, insan ve hayvanların yaşamlarını sürdürebilmek için olanca gücüyle cebelleştiği köyümüzde sıradan bir gün…
Ambarların üzerine gözer koyduk. Kısa bir çubuğa ip bağladıktan sonra çubuğu gözere dayayıp, gözerin yarım karış aralıklı kalmasını sağlayarak serpmelerin altına gizlendik. Serçeler ekin tanelerini toplamak üzere gözerin altına girdiği anda ipi çekip avı tuzağa düşürmüş olduk. Amacımız canını almak ya da onları incitmek değildi; eğlence lâzım bize. Gözerin içindeki serçeyi bir süre inceleyip elimize almaya çalışırken onu kaçırınca eğlence de bitmiş olurdu. Bir gün şans eseri elimde kalan serçelerden birini incelerken benimle konuştuğunu duyar gibi oldum.
"Ne olur canıma kıyma, yuvamda bekleyen bir tane yavrum var, bir gün belki de senin talih kuşun o olur; şimdi beni özgür bırakır mısın çocuk?"
"Teşekkür ederim çocuk."