Bir kitabı elinize aldığınızda ilk neyi görmek istersiniz? Ben ilk önce yalnızlıklarını ve korkularını fırtınalı denizlerde arındırıp; lokmaları kardeşçe paylaşan, arkadaşlığın, dostluğun ve saygının resmini çizen bir dost eli görmek isterim. Çevirirken zamanın sayfalarını yağmur ormanlarından gelen huzuru, ardından sabaha hasret bir güneşi. Bu kitabın adı o dostun bana uzattığı el ve adı Gamka. Ah! Gamkam ah!
Bir ara tartışsak dostluk üzerine… Ben çalsam kapını/Sen açsan yüreğini…
Sen: "Bizler; dostluktan önce arkadaşlığı, sevgiden önce saygıyı ve Aşk'tan önce de dostluğu bulduk birbirimizde" der sözü bana bırakırdın.
Dost arayışıyla dolaşırken sokaklarda bir sen açmıştın kapılarını sonuna kadar. Kırık dökük bir yüreği, sarıp sarmalarken rengârenk hayaller kurup uçurtmalar uçurmuştun gökyüzüne. Sevgiye hasret bir çocuğun kapkara gözlerine yeni umutlar ekleyip, ansızın girivermiştin yüreğime. İşte ben bu sokaklar sayesinde öğrendim dostluğun sırrını. Bu sokaklarda, sevdiğini ve aşkını kaybeden bir insanın zamansız ağlayışlarına ve çıkarsız paylaşımlarına şahit oldum.
Evet güzel dost!
Gerçek anlamdaki arkadaşlığına, sevgine, saygına ve aşkına tanıklık ettiğim için kendimi mutlu insanlar arasına koyup, dostluğumuzu sonsuzluğun kollarına bırakıyorum bilesin…
Sayıları az da olsa gerçek mutluluklar yalnız ve yalnız onlarla yakalanır. Sevgiyle çağlayan bu şiirlerimden taşan güzel duygularbir dost dokunuşuyla ısıtsın yüreklerinizi.
Nurhan Yıldız Bakaner