Oyunda bir gardiyan, beş de mahkûm var. Mahkûmlar arasında, mahkûm olarak bir ayrım yok; beşi de "mahkûm" sadece. Gardiyan onlara sırasıyla düşlerini oynatıyor; ve her mahkûm, ancak düşünü oynarken, özleminin görüntüsünü eylemle sunarken bireyleşiyor, kişilik kazanıyor; seven biri oluyor. Örneğin, önder, kabadayı, yargıç ve gardiyan... Ve her mahkûmun düşü, özlemi gardiyanı yok etmeye yöneliyor sonunda. Ama tam oraya gelindiğinde, "Oyun buraya kadar!" deyip kesiyor gardiyan ve mahkûm, mahkûmluğuna dönüyor. Ancak, gardiyanı oynayan mahkûm, yani gardiyanın bir bakıma eseri, gardiyanı öyle ustaca oynuyor ki, gardiyan onun etkisiyle mahkûmlaşıyor; yerini yeni, kendisinden daha üstün bir gardiyana bırakarak mahkûmların arasına karışıyor.