Ayrılığın ne kadar zor olduğunu o zaman anlamıştım. Buraları ne kadar çok sevdiğimin farkına o zaman varmıştım. Zaten insanoğlu elinde olan şeyin kıymetini onu kaybetmeden anlayamazdı. Bir şeye sahipken, onun verdiği sarhoşluk anca onu kaybedince geçerdi. O sarhoşluk geçtiğinde mutluluk ve huzur, yerini pişmanlık ve çoğu zamanla gururla bastırılan özleme bırakırdı. Bu durumdaki insanların düştüğü yalnızlık çukurundaki en iyi arkadaşı yine kendisi olur fakat bu arkadaşın içinde yaşadığı süre kendi ömründen eksilecekti. Sürekli yaşanmışlıkları hatırlatıp onları kaybetmiş olmanın büyüttüğü güvensizlik duygusu insanın en güzel duygularını köreltip onların katili olacaktı. Bu duyguları bir daha yaşayabilirdi ama hiçbirini olduğu gibi değil, yarım yamalak bir şekilde yaşayacaktı. Yeni yaşanmışlıklarla o duyguları hissederken, aynı anda aynı duygudaki geçmiş yaşantılar onu rahat bırakmayacaktı.
Velhasılkelam, kötü anılar kendini unutturup bir ömür boyu karşımıza çıkacak.