Süheyla burada durdu; beyaz zemin üzerinde güvercin oya mendilini çıkarıp hafifçe gözlerini sildi. Arkasından konuşmaya devam etti:
"Kadın şairi de, 'Bu cadı için cehennem ateşi gerek.' diyerek, hamamın külhanına atıp yakarlar."
Süheyla bunu söylerken, eliyle hafifçe bulundukları hamamın cehennemliğini işaret etmesi Müjgân'ın dikkatinden kaçmadı.
niçin yakılırdı kalpten damıtılan şiir yongaları?
korkmak niçindi dizelerin çığlığından?
oysa aynası değil miydi şiirler kalplerin?
yakılmasın o güzel kalpler;
kanadından süzülerek kırlangıçların, dökülsün ruhsuz bedenlere
'yaşam' olsun adı şiirlerin
Süheyla hikâyeyi bitirdiğinde Müjgân ile Cansel de gözyaşlarını tutamadı.
Az sonra gözyaşlarından sıyrılıp, halvete gitmeye hazırlandılar. Boşalan ilk halvet yerine Müjgân gitti önce; defalarca yaptığı gibi yine kurnadan aldığı kırk tas su ile günah çıkardı ve tövbe etti kendince. Hamamın sıcacık sularıyla temizlenmiş teninde umutlarını yeniden yeşertmeye çalışıyordu; ruhu kirlerinden arınmalıydı artık ona göre.