Gölgeler sadece dışarıda değildi. Zihnim öfkeli bir karanlık tarafından istila edilmişken önümde duran içki şişesini dudaklarıma dayayıp son birkaç yudumu da bitirdim. Aldığım hapların da etkisiyle dünyayla beraber dönmeye başladım. Telefona baktım. Akşamki randevudan vazgeçebilmek için yeterli bir sebebim yoktu. Erkek olsam da sonuçta bir fahişeydim. Beni bekliyordu. Gitmemi ve onu mutlu etmemi…Bense; bugün polisle gelen o kadını görmenin yarattığı kontrolsüz nefretimle yalnız kalmak istemiştim.Kabul görmeyen, boş bir çabanın ardından hazırlandım. Kapıyı kapattığımda üzerime hücum eden sis bulutuyla birlikte her şey bulanıklaşmaya başladı. Nedensiz huzurun kollarında taksiye binerken hafızamda yer eden son şey, gideceğim yerin adresini verdiğimdi.
Ertesi günün öğleden sonrasıydı. Kapının zili durmaksızın çalarken ayılamamış bir halde sızdığım yerden kalktım. Karşımda duran polisi gördüğümde; içine düştüğüm bataklığın ne kadar derin olduğunu fark edemeyecek kadar zihnim hala uyuşuktu.Cinayetle suçlanıyordum ve hayatımda ilk kez gerçekten korkuyordum. Korkumun nedeni boşluktu. Geceye dair anımsadıklarım, gölgelerin ardına hapsolmuş koca bir karanlıktan ibaretti sadece...