Şair Rukiye Öztaş Cesur'un birbirine dolaşık, çoğu zaman görmezden gelinen farklı yaşamlara dair şiirleri, zamanın içinde kısacık da olsa keşfedilen güzellikleri ve yok sayılan hatıraları ortaya çıkarıyor. Şiirin ruha dokunan yapısını, nazikçe zorlayan, yeni bir anlatım dili oluştururken tamamen özgün metaforlarla zenginleşen bir anlatı serüvenine davet ediyor.
"Aradan uzun zaman geçti
Değişmişsindir sen,
Değiştirmişlerdir seni.
Kendim için son bir iyilik yapacağım şimdi
"Elma dersem çık, armut dersem çıkma"
Armut…
Armut…
Armut…
Kaybolanların, değişimin ara duraklarında bir yerde yitenlerin ve çok özlenenlerin hikâyesi, "Geldim"de şiirin dilinden konuşuyor. Sessizce sırasını beklemiş bir anlatıcının, yıllarca yüreğinde ve hatıralarında usul usul taşıdığı şiirlerde hayatın kendisi, kentin ritmi, geçmişin ayak izleri var. Bir zaman tanıklığının, kendiliğinden dile geldiği ve bunu yaparken sesini bir an olsun yükseltmediği bu şiirlerde herkesin kendinden bir parça bulacağı sırlar gizli. Lirik bir anlatım, kesintisiz ve müzikli bir kurgu ile ilerleyen kitap, şiirin günümüzde hala en etkili "insanı insana anlatma sanatlarından biri" olduğunun da anımsatmasını yapıyor Geldim. Tuz kadar sevilen ve aşk dolsun diyecek kadar da üzerine titrenen bir kentin; İstanbul'un arka planda gülümsediği, yer yer kırılıp döküldüğü şiirler hayata ve yanından geçip gittiklerimize bir daha ama bu kez daha dikkatli bakmamızı sağlayacak…