Düşüncelerin esasına inmek… Bunu başarabildiğimiz takdirde eşyaya, olaylara, hayata karşı temelimizi kurmuş oluruz ancak. Başkalarının düşüncelerinden önce ve hatta kendi düşüncelerinden önce düşünmesini bilmeli insan. Çoğu insan bu noktada kaybetmez mi zaten? Evet, çoğu insan düşünmez. Düşündüğünü zanneder ama düşünmez. Çocukluktan beri ailesi, etrafındaki kişiler, geleneği, ananeleri, inançları, kültürü mesabesinde olaylara bakar. Yani kendi düşünmez. Bir nevi bu saydığımız şubeler onun yerine zaten düşünmüş, akletmiş, tartmış, geleneği belirlemiş ve bir rota çizmiştir fert için. İnsan dediğimiz varlık bütün acziyeti, zalimliği, tembelliği, ihmalkârlığına karşı buna zıt olan mükemmelliği de taşımaz mı? Doğal tabiatında olan bütün kusurlarına, ihtiraslarına, gururuna, kıskançlıklarına, dayanıksızlığına, sebatsızlığına karşı, insanın mükemmelliğine, olgunluğuna bizi götürebilecek veya insanı bizzat oraya taşıyabilecek güç, itki ne olabilir ki…