Geçmişten günümüze ecdadımızın ulaştığı coğrafya ve medeniyet doğrultusunda neşv-ü nemâ bulan Türk mûsikîsinin temel eğitim, öğretim ve aktarım modeli olan meşk, hoca ve talebe arasında sâdece müzik ve eser eğitim-öğretiminden ibâret değildir. Meşk aynı zaman da bir hal, edep, âdap, usûl, erkân, mânâ, üslup, tavır oluşum, edinim ve aktarım yönteminin adıdır.
Hiç şüphesiz mûsikîmiz tıpkı târihimiz gibi kökleri çok derinlerde olan bir ulu çınardır. Bu muazzam çınarın yaşaması için körpe dallara, genç filizlere ve yapraklara ihtiyacı vardır. Ne kök yapraksız, ne de yaprak köksüz yaşayamaz, varlığını sürdüremez. Bu noktada her bir sanatkâr, mürşid ve talebe, kültürün köklerden-körpe dallara, yapraklara aktarımında kendi döneminden sorumlu olduğunun bilincinde olmalıdır.
Türk mûsikîsinin eğitim-öğretiminde kullanılacak materyallerin, âsârdan ve icrâdan beslenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu noktada eserlerden yola çıkılarak üretilen nazarî kaynaklar ve notalardan oluşan arşiv, ancak fem-i muhsin sanâtkâlarımızın sazında, sesinde hayat bulur, anlam kazanır. Türk mûsikîsinin genel icrâ üslûbu ve bu üslup temelinde oluşan özgün tavırlar ile gelenek idâme eder ve sonraki nesillere aktarılabilir. Aktarım ancak hocadan talebeye şeklinde olabilir. Bunun için bu kutlu sanat yoluna tam bir teslimiyet, mürşidine sadâkat, hürmet ve vefâ esastır. Eğitim-öğretim sürecinin bize ulaşan ve sonraki nesillere aktarılması gereken kutlu bir emanet olduğunun bilincinde olmak gerektir.