İnsanlık 20. yüzyılda misafir olduğu bu gezegeni "yaşanmaz" kılmak için elinden geleni yaptı. İnsan olmanın temel kurgusu olan "aklı" kullanmayı beceremedi. Önce kestirmeden gitti ve ahlâkı tüketti. Böyle olunca sadece kendi geleceğini değil çocuklarının da geleceğini tüketti. Yani "fosil kafalı karar vericiler" ne ektilerse onu biçiyorlar! Tarihte krallıklar, imparatorluklar da bu anlayışın sonunda kendilerini tükettiler ve yok oldular. Sıra, "ulus devletlerde"! Bu yüzyılın sonunu görmeleri pek mümkün değil.
İşte bu kitap "sonrasına" odaklanıyor. Yeni bir "yaşam sözleşmesi" öneriyor. Bu sözleşme nasıl bir yaşam kalitesi vaat ediyor? Tarihteki örneklerden yola çıkarak soysal, ekonomik ve çevresel kurgu içinde hangi kültürde buluşmak bizi bu yeni yaşam sözleşmesine taşıyabilir? Dijitalizasyon oyun kurucu mu olacak akıl hocası mı?
İklim krizinin kapının önünde değil evin içinde olduğu bir dünyada yaşam kalitesi ve refahı nerede bulacağız? Ya da Aşık Veysel'in dediği gibi "Gelmez yola mı gidiyoruz?"