Bu düşünceler içinde zihnimin dalgalarına kapılıp giderken duvarlar bükülmeye ve esnemeye, labirent sallanmaya ve ayaklarımın altında kaymaya başladı. Sonra gözlerimde her şey bulanık bir hal aldı, nefesim, nefesim yetmiyordu sanki içime. Öldürecek kadar değil ama bilincimi uyuşturacak kadar azalıyordu içerideki hava. Başım dönerken bir genişleyip bir daralan duvarlara tutunmaya, sallanan zeminde ayaklarımı yere sağlam basmaya, bir açılıp bir kapanan labirentin çıkmaza dönüşen sokaklarında yürümeye çalışırken tam bir merdiven gördüm ve merdivene doğru bir adım attım ki...
Gerçeğe çok yaklaştım
Buz tutmuştu ruhum ciğerlerimde
Anlatamam nasıl yaşadım…
Ama bana ait olan her şey bana geri döner,
Değil mi?
İllüzyonlara kapıldık, çok dolaştık yalan mağaralarında.
Uyandım kaderin ağlarına, dokunulmaz sandığım yalanlara
Sonra zamanı geldi ve nihayet bileklerimi kendime sakladım.
Kanım kendi içimde dönmeye başladı
Sonsuzluk yemini ederken
Kimin kim olduğunu da yeni anladım.
Bazen kendine kavuşmak için
Sevdiklerinden ayrışmak gerekir.
Her şey bir basamaktır sadece,
Daha fazlası değil.
Merdivende epey yükseğe tırmandım
Ama mümkün değil,
Attığım her adım, yeni bir basamak yarattı zeminde
Yükseldikçe yükseldi merdiven…
Durdum biraz, nasılsa sonsuz zamanım var
Ne kadar yükseldiğim de değil,
Attığım adımların
Ve bulunduğum noktanın bütünüyle farkında olmaktı önemli olan.
Durdum biraz, manzarayı izledim
Dolunayın etrafında bir kelebek uçuyordu
Ruhu inciden, kanatları demirden
Bırak senin ellerini,
O bile kendini incitse
İncitemez artık…
Kelebeğin yalanları dansına dolaşır…