Daha ilk bölümlerden itibaren romanın karakterleri çok güçlü, bağımsız, gerçek kişilikler hâline dönüştüler. Çoğu zaman onların belli durumlarda hangi reaksiyonları verip neler söyleyeceklerini uzun uzun düşündüm. Sanki bunu benden ısrarla talep ettiler… Bazen onların davranış, düşünce ve kendilerini ifade ediş tarzlarını yönlendirmeye kalktığımda direnç, itaatsizlik ve savunma ile karşılaştım. Örneğin, romanın kadın kahramanı, "Eğer ben Sumru isem, bu olaya senin biçtiğin gibi değil, ancak şöyle bir tepki verebilir ve şunu söylerim!" diyerek, hiç de seyrek olmayan bir şekilde karşı koyuyor, beni yönlendirmeye kalkışıyordu ve bu, diğer kahramanlar için de geçerliydi. Bir şekilde, geçmişte çıkmaza girmiş ve çözülmeden bırakılmış ilişkiler ve kendisi ile yüzleşilmemiş bunlar ile ilgili anılarımla, bu romanı yazarken yüzleşmek zorunda kaldım. Bu romanın yazılması benim için de geçmişle bir hesaplaşma, yüzleşme ve de kimi hâlâ kapanmamış bazı yaralar için bir çeşit merhem ve terapi oldu…