Yazarın tiyatroman kavramı ile tanımladığı romanda bir gencin gözünden gerçek, düş ve sanrı üçgenine sıkışan insanın çaresizliği anlatılmaktadır.
Bu sıkışmışlık içerisinde var olma mücadelesi veren genç bir gün bir yolculuğa çıkar. "Yol" un metaforik bir imge olarak kullanıldığı romanda genç yol üzerinde düşler kurar. Sanrılar görür. Geçmişine dönüp gerçeğin kendisinden parçalar seçer çıkarır bilinç sahnesine.
Romanın başkişisi olan bu genç roman boyunca içinde var olduğumuz dönemin sorunlarına ayna tutar. Sorunun parçası olan insanın sorundan dert yanıp kendini düzeltmeyişine ironik dokunuşlar yapar.
Aynı zamanda romanın anlatıcısı olan gencin anlattıkları gerçeğin, düşün, sanrının ne ölçüde iç içe geçmiş olduğunu, insanın ne derin bir
yanılsama içerisinde olduğunu gözler önüne sermektedir.
Temelde varoluşçu bir sorgulama üzerine kurulu olan roman insanın var olma mücadelesi verirken aslında yok olmaya doğru yol aldığı paradoksuna hapseder bizi.
Yolculuğa çıkmasına neden olan yozlaşmış toplumdan kaçarken sarkastik bir dille eleştirir toplumu, insanı, insanlığı.