Yazmak, kayda geçirmek, olan bitenin üzerinde kafa yormak, kendi eğilimlerini gerektiği ölçüde izhar etmek hiç de fena bir fikir değil. Dost meclislerinde öylesine önemli öylesine değerli hikâyelerle karşılaşırız ki başkalarına ifade etmekte zorlanırız. Eğer o beyan sahipleri fikirlerini kamuoyuyla paylaşacak cesareti bulsalar biliyoruz ki suyun yatağı değişecek, nehrin debisine bir şeyler olacak. Ama hayır, işte olmuyor. Kimse el atmıyor kendi gerçekliğine. "Her şey ben yaşarken oldu." repliğiyle başlayan bu aforizmalar, sonuçta "Konuşsam yer yerinden oynar." ya da "Yazsam roman olur." iddiasıyla göz göre göre buharlaşıp gidiyor.